30 Aralık 2008 Salı

2008 Model Arıza Erkeklere Veda!!


Haydi güzelim, şeker ezelim, bu sene arıza erkeklere veda edelim. Kızlar süper bir fikrim var! Aslında süper bir dileğim var. Bence onlar 2008'de kalsınlar ve bir daha geri gelemesinler inşallah! "Ayşe Ayşe, söyle bize kim bu 2008 model arıza erkekler" diye sorarsanız; gördüklerimden yola çıkar cevabımı veririm. Ha başlamadan şunu da çiziktireyim: Erkek dediğin yüz yıllardır aynı erkek tabii ama her yıl gittikçe değişim geçirip, bizim için işi zorlaştırıyorlar. 2008'de iyice çığırlarından çıktılar yani. Üşenmeyip şöyle bir sağınıza solunuza bakarsanız, kendilerinden bol miktarda görebilirsiniz. Bir kere bu 2008 model arıza erkekler küçük dağları kendileri yaratmıştır. Dışları özgüvenden, erkeklik havalarından geçilmez. İçleri ise... Nasıldır? Nasıldıııır? Buldum! Çürüktür. Lafa gelince bol keseden atar, icraata gelince çuvallarlar.

'ISSIZ ADAM'MIŞ...
Bunların en büyük özelliği; bir türlü sahaya inememeleridir. Öyle kenardan kenardan takılırlar. Canlarım benim! Sebep? Sen ona gideceksin ki sorumluluk ona değil, sana ait olsun. O kılını bile kıpırdatmayacak, elini sıcak sudan soğuk suya sokmayacak. Sonra da bir tarafı sıkışınca sana "Ben baştan söylemiştim" çekip, paşa paşa kayıplara karışacak. Yok ya, yemez! Yani artık yemez! Çağan Irmak nur olsun, 2008'de bu hallerine 'Issız Adam' adını taktılar. Şimdi kendilerini iyice havalı hissediyorlar. Ne kadar yazık haldeler göremiyorlar. O zaman biz 2009'da ne yapıyoruz? Kendine 'Issız Adam' süsü vermiş adamcıklara veda ediyoruz!

KADIN KILIKLI ERKEKLER
Neyse başka nesi vardı bu 2008 model arızaların? Ya siz de farkında mısınız kıymetli okur, etrafımızı kadın kılıklı erkekler sarmadı mı? Babamızın zamanında böyle miydi? Erkek erkekti! Yüksek müsaadeleriyle biz kızlar 2009'da kadın kılıklı erkeklere de veda ediyoruz! O ne nazdır, o ne baygınlıktır, o ne taze gelin edalarıdır anlamadık gitti. Tüm bu mızmızlıkları yetmiyormuş gibi üstüne bir de 'Duygusalım, ruhum var' anlamı katmıyorlar mı... İğrenç! Yıllardır bitmek tükenmek bilmeyen şu 'evliyim ama müsaitim' modeli erkekleri de unutmamak lazım tabii. "Karımla çok mutsuzum, beni teselli et şekerim" çekerler. Kardeşim mutsuzsan boşan, seni zorla bağlayan yok ya! Yıl 2008 hala kimi kandırdığını zannediyorsun? Nedense hep suç karısındadır ve hep üç vakte kadar boşanacaktır. Yerseniz kızlar! Yemiyorsunuz inşallah!

KAÇAKSIZ VE YALANSIZ
Siz 2008'de yediyseniz, aman 2009'da bu modellere de veda edin e mi! Bir de sizi elde edene kadar her halta hazır ama elde ettikten sonra ilişkiye hazır değilim zırvalığını önünüze getiren tip erkekler vardır. 2008'de kaç kız arkadaşımın başına geldi saymadım, sayamadım. Hadi, onlara da veda edelim! Aşkınızdan ölüp, kapılarda yatıp da üç gün sonra başkasıyla el ele gezen erkeklere de veda edelim. 'Uçuşan bir ilişkimiz olsun, biz kimseye benzemeyelim, kurallara uymayalım' numarasına yatan, niyeti haftada bir -bilemedin iki- sizinle takılmak olan modellere de veda edelim. Yalvarırım; 2009'da bu ağızlara kanmayalım. Kızlar! Başımıza gelenleri, arkadaşlarımızın başına gelenleri düşünelim. Aman 2009'da düşünmeden hareket etmeyelim. Aynı şeyleri neden tekrar tekrar yaşıyoruz farkına varalım. Biz kendimize ne değer biçersek, karşımızdakinden de onu göreceğimizi sakın unutmayalım! Yeni yılda hepinize arızasız, kaçaksız, yalansız, numarasız, yedek sevgilisiz, adam gibi adamlarla müthiş aşklar diliyorum. Gözünüzü dört açın, aşksız kalmayın inşallah!

28 Aralık 2008 Pazar

'SICAK'

Yeni vizyona giren 'Sıcak' filmi İbrahim Altun'un "İhanet" adlı eserinden Abdullah Oğuz ile Altun tarafından sinemaya uyarlanmıştır. Filmde, Cem Özer, Ebru Akel, Hazım Körmükçü, Gürgen Öz, Şafak Karali, Burak Tandoğan, Aslı Zen ve Agop Çavuşyan rol almıştır.Ve şuara vizyonda olan Osmanlı Cumhuriyeti kadar olmasada beğenmediğim bir filmdir.Sakın gidipte zamanınızı harcamayın film o kadar yavaş ki fenalıklar bastı beni ve 2.yarıyı izlemedim bile.Her pazar sinemaya giden bir insan olan ben bu pazar gitmedim ve kendi kendime sordum neden gitmediğimi sanırım geçen haftadan sonra cesaret edemedim.Türk sinemasının bu ara baya hareketli olduğunun farkındayım.Bu filmden hiç bişey beklemeden gitmeme rağmen can sıkıntısından patladım.Mutluluk filminden sonra Abdullah Oğuz'dan böyle bir iş beklemiyordum açıkçası hayal kırıklığına uğradım ve artık isimlere güvenmemeye kara verdim.

ahh şu kadınlar:)

Kadınların gidip kendilerine koca seçebilecekleri bir erkek dükkanı(mağaza) açılmıştır.Mağaza 5 katlıdır ve her kat çıkıldık.a erkeklerin nitelikleri de yükselmektedir.Mağazada sadece tek bir kural geçerlidir:Herhangi bir katın kapısından içeri giren kadın, o kattan alışveriş etmek zorundadır ve eğer bir üst kata çıkmak isterse, tekrar aşağı katlara inemez!

Bir gün bir grup kız arkadaş,kendilerine erkek seçmek için mağazaya girer ve...
1.katın kapısında:Bu kattaki erkeklerin çalışacak bir işleri var ve çocukları severler
kızlar:Eh, hiç yoktan iyidir ama bir üst kata bakalım.

2.katın kapısında:Buradaki erkeklerin iyi bir işleri var,çocukları severler ve son derece yakışıklıdırlar.
kızlar:Hmm,hiç fena değil ama acaba bir üst katta ne var?

3.katın kapısında:Buradaki erkeklerin çok iyi birer işleri var,çocukları severler,son derece yakışıklıdırlar ve ev işlerine de yardım ederler.
kızlar:Aman Tanrım,çok etkileyici ama yukarıda başka katlar da var.

4.katın kapısında:Buradaki erkeklerin işleri çok iyi,çocukları çok severler,gayet yakışıklıdırlar,ev işlerine yardım ederler ve ayrıca son derece romantiktirler.
kızlar:İnanılmaz!Bir üst katta bizi neyin beklediğini bir düşünün!

5.katın kapısında:Bu kat boştur ve sadece,kadınların memnun etmenin mümkün olmadığını kanıtlamak için konmuştur.Çıkış soldadır.Umarız inerken merdivenlerden yuvarlanırsınız.

buna koptum ve gerçekten bende çatıya bile çıkardım:)

21 Aralık 2008 Pazar

ablamdan


Minik kardeşime...


Aslında ufaktım bende ama sen benden de ufak..bana büyük gelen ama şimdi baktığımda minicik gelen sokaklarında o mahallenin elinden tuttuğum günlerde ne de büyük gelirdim kendime..belki biraz bilmişlikle..belki 5 yaş büyük olmanın verdiği çocuksu güçle tutardım elinden bana emanettin ya..büyük bir görev başarmak gibiydi ufacık bir parka gştmemiz..seni eğlendirmek seni oraya kadar sağa salim götürmek getirmek günün zaferiydi..abla olmak öyle bişeydi..bana benzeyen yüzünden gülümseme eksik olmazdı..ufak bıcır bıcır..mis kokulu..minik bebektin sen..yaşından çok öte bir yanın vardı sorgusuzca veren...huysuz çocuklardan değildin belkide sırf bana öyleydin..paylaşan..oynayan..oyunlardan atılmayan..onsuz oyun oynanamayan çocuklardandın sen..büyüdük zamanla..araya zaman girmedi hayat girdi..yolda görüp tanıdım yüzünü de diyemedim ben diye..benim için unutulmaz ablalık günlerim..senin hayal meyal çocuklık eğlencelerindi belki..ama hep tanıdım yüzünü..hiç unutmadım güzel gülüşünü..büyüdün değiştin..ama aynıydı hep benim ecemim..ne yüzün değişti..ne gülüşün ne de ruhun..pürüzsüsüsüm..hayat durdu zaman omzuma kondu...seni bıraktı ellerime uğur böcekleri..çocukluğumdun baharım oldun..boyun uzamış..saçların omuzlarından salınmış..ama ruhun ne kadar kanatlansada hala bana yakın..için tertemiz..sanki kimse el sürmemiş..sürememiş..hayat kıyamamış sana sokulmaya...kuytularına acı değil sevgi işlemiş...sonsuz bir beyazlık giyinmiş kaderin..bilmem ne kadar yeterim sana..soruların cevabı olabilir miyim..acılarını söndürebilir miyim senin kadar lekesiz değilim..ama sana da hissettirebilirim..kim ne derse desin..kardeş olmak aynı karından doğmaksa..bunu söyleyenler bilmiyorlar..aynı yürekten doğmanın ne demek olduğunu..sen benim kardeşimsin canımsın..ciğerimsin..adın gibisin...kraliçemsin..yemin ettim ben ne derlerse desinler..yemin ettim seni kardeşim bildim..sevapları sana bırakırım günahlarını bile giyerim..yazabilsem ömrüne en güzelini yazarım sana...çizebilsem en güzel karesini çizerim hayatın sana..öyle ya da böylle varım hayatında..hep de olucam..bazen senin..bazen bizim..bazen annen bazen dostun gibyim...sana feda olsun yüreğim..binlerce iste benden günlerce iste benden neyim varsa veririm minik bebeğim..ben belki pürüzsüz değilim ama sana yok keskin bi bedenim..acılarımı bil ki..mutluluklarımı gör ki..bil isterim seni neler bekler..hayat bazen sarar..bazen çizer..ama ellerimi bedenimi sana siper ettim..gücümün yettiği kadar ömrümün yettiği kadar..sevgim aşkım sana sonsuza kadar..sen benim pürüzsüz kraliçemsin...20/12/2008 Eda Kamış


okuyupta ağladığım tek yazı..hayat girdi aramıza ama atlattık hepsini..çok seviorum ablamı..sizle paylaşmak istedim...

13 Aralık 2008 Cumartesi

barça






Bayram tatilide bitmek üzere..çok üzgünüm gerçekten tatile iyice alışmıştım.Bende bu kısacık tatili değerlendirip Barcelona'ya gittim.En çok etkilendiğim şeyde camp nou oldu.Maça gittim ve barça nın yedek kadrosu çıktı bu duruma zaten bi yıkıldım üstüne üstlük bir de yenilince halim duman oldu.Maç çıkışı takside bulamadım bizde olsaa tüm taksiciler stad kapısında olur.Camp nou iye erken gittim kalabalık olur diye 2 saat kadr.Ancak adamlarda bizdeki gibi bir durum söz konusu değil onu bunu geçtim gol oluyor falan sadece alışkış bir bağırma bile söz konusu olmadı ayağa bile kalkmıyorlar.Hatta barça taraftarı içinde shakhtar taraftarı vardı gol atınca sevindi zıpladı falan kimsecikler bişey demedi bizde olsa gerçekten bir ölüm olurdu.Gaudi bu arada barcelnn en ünlü mimarı ve ünlü olmasınında gerçekten geçerli sebepleri varLa sagrada familia danda çok etkilendim.Bu arada sagrada familia bir kilise ancak bitmeyen bir kilise Gaudi bu kiliseyi yaparken ölmüş ve kilise yıllardır göya yapılıyor yaptıkları kısımlarda iğrenç olmuş Gaudinn yaptığı ile bir olamaz tabiki kilisenin iki yüzü birbirnden o kadr farklı ki ama Gaudinn yaptığı kısım gotik ama süper.Hatta ilginç olan bu kiliseyi Gaudiden önce başka bir mimar başlamş ancak o da erkende ölmüş Gaudi başlamış projeye.Bence görülmesi gereken bir yer.Ayrıca halk bağışları ile yapılıyormuş ancak kendi gözlerimle gördüm işçiler çay içioo asansörde ücretli 3euro kişi başı inişte daracık bir merdiven ama dar ötesi yani ben zor geçtim çantamla sıkıştım düşünün ama yukardan manzarada süper.Ayrıca yeni yaptıkları kısımlar bütün özelliğini öldürmüş keşke yapmaya hiç başlamasalarmış.Gaudi'ninde tam bir çatlak olduğunu düşünüyorum ama çok başarılı.Gaudi tasarımlarına tersten başlıyormuş ayna ile yanstılıdığında anlaşılabiliyor Gaudi diğer yapıtlarındada tabak tabanlarını ve cam şişeleri kullanmış gerçekten değişik.
Bir binayı dalga şeklinde tasarlamakta ve tersten oldukça zor olsa gerek tavanlarda bile dalga şekilleri olukça şaşırttı benii ancak Barcelona beklediğim gibi olmadı maça gitmesem çok sıkılabilirdim Roma yı hiç birşeye değişmem:)Park guelle gelince taptım bilmiyorum belki yorgun değildim ama dolaşırken çok zevk aldım değişik geldi düzenlenmesi,ferahlığı hoştu Gaudi gene yaratmış yanii .Yandaki resimde Gaudinn tersten binayı tasarlayışı alttaki resimde aynadan yansıması..

29 Kasım 2008 Cumartesi

Küreselleşme

Artık Dünya da ülkeler arasındaki sınırların kalkmaya başladığını düşünüyorum.Çünkü insanlar istedikleri kadar dolaşıyor,görüyor ve gördüklerinin kendilerine ait olmasınıda istiyorlar teknolojinin hızla ilerlemesi ve teknolojiden yararlanmakta cabası.Bu sayede özgünlükte yok oluyor herşeyi kendi işlerinmize yarıcak şekilde değiştirebiliyoruz.Gümrük birliğinin oluşması bile buna bir örnek olarak gösterebiliriz.İletişimin ilerlemesi küreselleşmeye neden olan en büyük etkenlerden biri oluduğunu düşünüyorum.Dış ticarette daha çok mal piyasalarındaki serbestlik 1850'lilerden I.Dünya savaşına kadar devam etmiş olduğundan sanayileşmiş ülkelerin ticaretini destekleyen en önemli gelişme ulaşım teknolojisinde meydana gelen gelişme ekonomik küreselleşme neden olmuştur.IMF ve Dünya Ticaret Örgütünün de katkısyıla mal piyasalarında küreselleşme bütün yönleriyle ortaya çıktığını düşünüyorum.Gerçekten son dönemleride artık herşeyin yavaş yavaş ortak olmaya başladığınıda görebiliyoruz ya da özgünlüğün kaybolduğunu tabiki teknoloji sayesinde olduğunu biliyorum.Tüketim alışkanlıklarının değişmesi ve tüketici davranışlarında tüketim hızına yönelik artışında sebep olmasından dolayıdır.Artan rekabet,yenilikler,hızla gelişen teknolojide en büyük sebeplerden.Aslında tam olarak küreselleşmenin sonunu ve iyi mi kötü mü olduğunu anlayamadım.Özgünlük kalmadı diye düşünüyorum ancak eşit miktarda ve istekler,gerek gördüklerimize sahip olması arzusunuda tatmin ediyoruz bu nedenle olumsuz koşullardanda kurtuluyoruz.

24 Kasım 2008 Pazartesi

bağlanmayacaksın

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
''O olmazsa yaşayamam.''demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela.O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acınmazsın.
Çok sahiplenmeyince,çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa,kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldur küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi,ayı,yıldızları..
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan,renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayaksın,
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın.
Ucundan tutarak...

CAN YUCEL

23 Kasım 2008 Pazar

Türkiye'deki araç sayısı Çin'i geçmiş

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,Türkiye'deki araç sayısı Çin'i geçtiğini söyledi.Ayda 90bin aracın trafiğe çıktığı söyleniyor.Son 4 yılda motorlu araç sayısında yüzde 40 artış olduğuda belirtiliyor.Yıldırım,''Motorlu araç sayısı 13 buçuk milyonu aştı.Bu rakam ne demek biliyor musunuz?Milyarlık Çin'deki motorlu araç sayısından fazla motorlu aracımız var.Bunlatın bakımı yerli yerinde yapılmazsa ne olacak?Sorumluluğumuz var.İnsanımızın mal ve can güvenliği bizim için önemli.İşte bu istasyonlar büyük bir boşluğu dolduruyor.''dedi.
Türkiye'de insanların eğitim seviyeleri ve para kazanma oranları aynı oranda olmadığı için görgücüzce herkes araç alıyor.Aynı zamanda devlet toplu taşıma taşıtlarını doğru düzgün ayarlayamadığı için bu oranın artmasıda normal oluyor.Artık ara sokaklarda bile trafik oluyor.İnsanlar kriz diyorlar ancak kredi çekip 2 araba alıyorlar.Şehirlerde bunu kaldıracak altyapı olmadığı için bir kota koyulması gerekiyor ama bu da yapılmıyor.Düzensiz ve hesapsız bir durum olduğu ve önlemler alınmadığı sürece daha bir çok sorun Türk halkını bekliyor.Gereksiz rekorlara da koşuluyor.:)

16 Kasım 2008 Pazar

karikatür krizi

3 yıl önce Danimarka ile İslam karşı karşıya getiren karikatür krizi bu kez Hz.Muhammed'in karikatürlerinden oluşan bir kitapla tıramanacak.İslam'a karşı takındığı sert tutumuyla tanınan Danimarka entelektüel Lars Hedegaard'ın yazdığı kitabın çizerliğini Kurt Westergaard yapıyor.''Sert Söylem''adlı kitap,Hedergaard'ın köşe yazılarından seçkiler ve 100'ün üzerinde karikatür içeriyor.Kapaktaysa 2005'te Jyllandds Posten gazetesinin Hz.Muhammed karikatürleri yayımlamasını sert şekilde eleştiren eski Dışişleri Bakanı Uffe Elleman Jensen,secdeye kapanmış olarak gösteriliyor.Elleman'ın sırtında üzerinden mürekkep damlayan bir şişe ve şişenin de üzerinde türbanın bir bomba bulunan Hz.Muhammed karikatürü bulunuyor.Hedegaard,İslam karşıtı Hollandalı lider Gert Wilders'i Danimarka'ya davet ederek mecliste konuşma yaptıran kişiydi.

4 Kasım 2008 Salı

Salvador Dali

bu hafta bende ablam ve arkdaşlarımla Salvador Dali ye gidicem uzun zamandır plandığım bişeydi ancak malum uzun yol:)en kısa zamanda sergi hakkındaki görüşlerimle burdayım